4 Nisan 2012 Çarşamba

HIZLANDIRILMIŞ LEZZET TURUYLA ANTEP

Geçtiğimiz Cuma akşamı, önceden programladığımız lezzet turunun ilk ayağı olan Antep'e uçmak için ilk durak Sabiha Gökçen Hava Alanı'na gittik. Gerekli evraklar elimizdeydi ve her şey yolundaydı,  ta ki  online check-in şeysine girdiğimizde antipatik pegasus görevlisi bağyanın: "Ama biletteki soyadınız farklı, kimlikteki soyadınız farklı, sizi uçağa alamayız!" dediği ana kadar!!! Evet ben sorumsuzluğun getirisi olarak evlendikten sonra kimliğimi hala yenilememiştim ve benim hazaa beyefendi kocam da biletimi kendi soyadıyla almıştı... "Uçağımızın kalkmasına 10 dk. var ne yapabiliriz? Düzeltilemez mi bu durum?" diye tüm hanfendi kişiliğimle çözüm ararken antipatik bağyan beni kendisinden daha antipatik olan bir bağyana yönlendirdi. Koşar adım daha da antipatik olan kadının yanına gidip durumu anlattığımda, kadın cam panel arkasından, hiç bir mimiğini oynatmadan bana: "Hayır düzeltilemez, yeni bilet almalısınız dedi." Yeni bilet almaya razı olup ne kadar olduğunu sorduğumuzda da aman tanrım o da nesiydi; kadın bize toplu konut evlerinin fonu kadar bir meblağ çıkardı ki o anda benim gözler folloş oldu pek değerli mal canın yongası okur! 

Ben çaresizce tamam gitmiyorum buraya kadarmış derken, tekrar koştur koştur online check-in şeysine gittiğimde orada sorumlu başka bir bayan olan Funda Hanım (kısaca kendisine melek diyebiliriz) aşırı sevimliliğiyle (aslında Ayşe Özgün kıvamındaydı belki ama bana o anda Adriana Lima gibi görünüyordu) beni dinledi ve amirlerini arayarak gerekli izinleri alıp soyadımı tek bir tuşla düzelttirdi. O anda gözlerimden fışkırmak üzere olan hüzünlü yaşlar birden sevinç gözyaşlarına dönüştü. Ben omzuna sarılıp o minnak yanaklarından öpmeye niyetlendim ancak uçak kalkıyor anonsuyla kendime gelip sadece kendisine teşekkür edebildim.



Evet yolculuk keyifsiz başlamıştı ve beni ancak mükemmel bir ziyafet neşelendirebilirdi. Bunun için de oldukça umutluydum, ne de olsa kırmızı et diyarı, kolesterolü bol ve enerjik bir şehre gidiyorduk. 

Antep havaalanına indiğimizde bizi sempatik kişilik Hüseyin Abi karşıladı. Hüseyin Abi'ye grup olarak kan şekerimizin düştüğünü ve lezzet deryasına gark olmak istediğimizi söyledik. O da sağ olsun munis tavrıyla olur dedi ve bizi Antep'in en meşhur kebapçılarından biri olan İmam Çağdaş'a getirdi. İstanbul'da iken İmam Çağdaş'ın çok methini duymuştuk zaten. 

İçeri girer girmez haza beyefendi garsonların (sizden hazaa olmasın) yönlendirmesiyle fix menüyü tercih ettik. Sıralamayı yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak fındık lahmacun geldi, kısaca o ulvi lezzetten bahsetmek gerekirse: bırakın seri üretim yapan firmaları, annelerimizin içini evde hazırladığı, hamurunu tanıdık fırında yaptırdığı lahmacunlar bile yanında halt etmiştir, yani o kaa lezzetliydi. 




Sonrasında küçük porsiyon diğer adıyla fındık ali nazik :). Eğer bu yediğimiz ali nazikse bizim bunca zamandır yediğimiz neydi diye düşüncelere daldırdı hepimizi... 





ve ardından öldürücü darbe olarak ortaya karışık kebap geldi, yanında da tasın içinde kepçe ile servis edilen ayranla birlikte. 












Yemekten sonra güzelleşen içimiz ve dışımızla adeta Abidin Dino kıvamına gelmiştik bile... Yemeğin sonunda gelen tatlıları görünce sevinçten akan göz yaşlarımızı birbirimize çaktırmadan silerek bütün tatlıları  lüplettik. Meğer o İstanbul'da yediğimiz ünlü meşhur baklavalar falan baklava değil fasa fisoymuş :)




Çıkışta tüm çakralarımızla birlikte kalp çakralarımız da açılmıştı ve dünya o andan itibaren bizim için adeta toz pembeydi. Eğer olur da lezzet turu yapmak isterseniz Antep İmam Çağdaş lokantasına muhakkak uğrayın! 






Gezimizin devamında yine sempatik kişilik Hüseyin Abi'nin yönlendirmesiyle, sonraki 2 gün Mardin ve Urfa'yı gezdik. Son gün olan 3. gün tekrar Antep'e geldik. Bu postun konusu Antep olduğu için Mardin ve Urfa'yı şimdilik başka bir posta bırakıp ben sizlere Antep'te geçirdiğimiz zamandan bahsedeceğim sevgili kafası karışık okur!

Ekspres Mardin-Urfa turunun ardından Antep'te kaldığımız gecenin sabahında, yine müstesna kişilik aynı zamanda ulvi şahsiyet Hüseyin Abi rehberliğinde Antep'e özgü beyran çorbasını içmek için yola koyulduk. Biz İstanbul bebeleri sabahın kör vakti çorba mı içilir, ıyhh bide etli mi, amanın sarımsakta mı var nidalarıyla entel entel yürürken bu işin piri Metanet Lokantası'na geldik. 




İçeri girdiğimizde zaten herşey göz önünde yapılıyordu, ilk olarak pirinç ve etleri ayarlayan amcanın başına üşüştük, sonrasında da ocak başında pişirilirken yapılan şovları izledik. Sağolsun tüm şımarıklığımıza katlandılar, hatta ben "ay ben çekemedim bir daha yapsana o ateş şeysinden" diye tekrar tekrar lavlar oluşturttum siz değerli şov sever okurlarım için ;)









Normalde acı sevmem ama gelmişken dibine vuralım dedik, gönder baba bir acılı dedim. Tam olarak böyle söyleyerek Antep'e uygun kişiliğimi de bulmuştum :) Kişiliğe uygun acılı çorba güzeldi demiyorum, tam olarak enfesti! Sırf bunun için bile Antep'e gidilebilir! Şaka değil, demedi demeyin, beyran içmeyen bilemez bu güzelliği.



Guruptan mercimek içenler de oldu. Kendilerine küçük düşürücü bakışlar attık ama çorbanın lezzetli olduğunu tekrar tekrar dile getirdiler. Siz siz olun ve var olan ön yargılarınızı  arkanıza alın ve sabahın erken saatinde bu çorbayı için! Zaten saat 11'den sonra bu çorbayı bulmazsınız Antep'te. Kahvaltı niyetine içilir ve lezzettin fevkine varılır.





Çorbadan sonra Zeugma müzesini gezmek istedik ancak o gün yani pazartesi günü müzelerin tatil olması sebebiyle gidemedik. O zaman keyfe devam dedik Antep'in tarihi kahvehanelerinden biri olan Tahmis'e gittik. Tahmise girdiğimiz anda sahibi bizi karşıladı ve mekanın tarihçesini anlatmaya başladı. Yalnız ben uzun cümlelere fazla konsantre olamadığım için 30. saniyede koptum ama yanlış hatırlamıyorsam duyduklarım kadarıyla 150-200 yıllık geçmişi olan bir kahve imiş. Zamanın padişahları , cumhuriyet beyefendilerinin gelip kahve içtiği bir mekanmış.



Mekan şimdi sahibi tarafından restore edilmiş acayip güzel bir ortama dönüştürülmüş.







Burada enfes bir sunumla ikram edilen menengiç kahvelerimizi içtik ve vücudun ihtiyacı olan nikotini de bünyeye aldıktan sonra yolumuza devam ettik.








Sonrasında hızlandırılmış Antep turu ile gayet pratik bir şekilde Antep'in bir kaç çarşını ve hanlarını gezdik.








Hanların alt katında bulunan ve genelde yaz aylarında serinlemek için kullanılan mağaralar da enteresandı...






Ve geldik bakırcılar çarşısına. Eski görünümlü çatal kaşıklara bayılsam da evim için tercihim modern bakır aksesuarlardı.











Hemen hemen her dükkanın önünde bulunan ve emeğe saygı niteliğinde işlenen bakırların son hale nasıl geldiğine iyi bir örnek olarak çalışan beyefendiler vardı. Kendi el işçiliklerine ve sabırlarına hayran kaldık. Hatta bakır işçilerinin uysal ve sabırlı olduğuna kanaat getirdik. Bu referansla pazarlık her yerde mubahtır sözünü de düstur edinerek aldıklarımız için pazarlık etmek istedik ancak gel gör ki ortamın en piyasa esnafına denk gelmişiz. Bir kaç kuruş da olsa indirim yaptı biz de payımıza düşenleri alarak yolumuza devam ettik.












Ve sıra geldi eş, dost, akraba, ha bir de kendimize yiyecek bişiler almaya. Bunun için yine Ulvi şahsiyet Hüseyin Abi rehberliğinde bir dükkana girdik.  Konu alışveriş olunca biz kadınlar için para kavramı çok da gelişmemiş oluyor. Alışverişe başladığımız anda birbirimizin de gazına gelip ondan da koy, şundan da sar diyerek dükkanın büyük bir kısmını komple aldık. Zorlasak komple de alınabilirdi zati saksı kadar bir dükkandı. Ama hakkını verelim, aldığımızın yarısını da tadına bakarken yedik, ikram kültürü şahaneydi.






Bunlar da seneye de kullanırız mantığıylan almış olduğumuz salçaların sadece bir kısmı. Gerisini siz hayal edin sevgili okur! Ayrıca herşeyi devletten beklemeyin!




O kadar alışverişten sonra büyük bir mal varlığı kaybından dolayı kocalarda oluşan sinir ve huzursuzluğu önlemek adına Antep'in ünlü aşçısı Halil Usta'nın lokantasına gittik. Halil Usta o kadar meşhurdu ki duvarları komple oraya gelen ünlülerle çekilmiş fotolarla doluydu. Hatta fotoların arasında bir ara 2. Elizabeth ve Halil Ustayı da gördüm sanırım ya da benim tansiyonum fırlamış olabilir :) Yani bi kere bütün cumhurbaşkanları, başbakan ve siyasetçiler vardı. Vedat Milor ağzındaki et kırıntısıyla ordaydı ve bir dolu damak tadı olan ünlü insan daha vardı. 




Ve tabi ki burada da deliler gibi yedik ama sorarsanız İmam Çağdaş mı, Halil usta mı diye? Elmayla armudu birbirine karıştırmayın ikisine de gidin derim.




Çıkışta Halil Usta bizi, yıllardır görmediğimiz villası olan Hulusi Kentmen dede kıvamında yolculadı. Güler yüzünü görünce her yemeğe sevgisini de kattığını asıl lezzetin aslında burdan geldiğini de öğrenmiş olduk. Toplu foto da çektik ama aşırı sempatik kuzen Sülo ile çektiğimiz fotoğrafı sizlerle paylaşmak istedim :)






Yemekten sonra tatlısız olur mu? Olmaz tabi! Tatlı için kömürde kadayıf yimeden bırakmam diyen yüce şahsiyet Hüseyin Abi'nin önderliğinde meşhur Erçelebi tatlıcısına gittik. Artık doyduk yemekten çatlayacağız desek de ılık süt eşliğinde servis edilen o enfes tatlıları görünce midemizde kocaman bir delik açıldı adeta ve iddia ediyorum yok böyle bir lezzet. Tatlıdan sonra  halaya tutuşmuş mutluluk hormonlarımızla birlikte yola koyulduk. Bıraksalar havaalanına gerek kalmadan İstanbul'a kadar uçacaktık :)










Ordan çıkışta eşe dosta baklava almak niyetiyle Koçak baklavacısına geldik ama hem çalışanların antipatik tavırları hem de baklavasının İmam Çağdaş kadar lezzetli olmaması sebebiyle pişman olduk. E artık guru olduk sayılır :) Benim kişisel tavsiyem kesinlikle İmam Çağdaş!






Ve yine süper ötesi rehberimiz, abimiz, can yoldaşımız olan Hüseyin Abi eşliğinde Antep'in ilk özel üniversitesi olan Gazikent Üniversitesi'ne geldik. Olgun kişilik, üniversitenin sayın genel sekreteri bizi ağırladı ve tüm misafir perverliğiyle okulun gelecek yıllardaki plan ve projelerinden bahsetti. Sayın genel sekreter gayet ciddi bir biçimde tüm siyasi ve demokrat tavrıyla ciddi konuşmalar yaparken biz baklava ve kebapları mideye indirmiş olmamızın verdiği süper kıyak kafayla her türlü şımarıklığı yapsak da o bunu gayet olgun bir tavırla karşıladı. Ve okulu o kadar çok sevdik ki aramızda okula yazılmak isteyenler bile oldu. Ancak uçak kalkış saati yaklaşıyordu ve acilen havaalanına gitmemiz gerekiyordu ki saygıdeğer genel sekreterle vedalaşıp yola koyulduk.






Evet Antep gezimiz bu şekilde son buldu. Mardin ve Urfa gezimiz ise en kısa zamanda yine bu blogda olacak. Bir başka kültür-sanat postunda görüşmek dileğiyle ;)



13 yorum:

Unknown dedi ki...

Havaalanındaki yer hosteslerinin gazabına uğramamış yolcu yoktur heralde. Hiç anlatmaya başlamayayım Ama benim hayalim olan lezzet yolculuğunu yapmışsınız. İnşallah enn yakın zamanda bana da nasip olur. Afiyet olsun ve paylaşım için teşekkürler, çok faydalı oldu...

sedavrl dedi ki...

çok güzel dile getirmişsin bayıldım trendsum kardes:) baktıkca içim acıdı böö:( cok özledim o tatları bi daha ne zmn gideriz nasip olurmu bilmem ama ben antep yemeklerini çoook sevdim:)
eşimde pek bi tatlı çıkmıs teşekkür ettik:)

Burçin dedi ki...

O kadar keyifli anlatmışsın ki okurken hiç bitmesin istedim.. hatta gezmiş kadar oldum :) Bu lezzet turu süper fikirmiş. Sen böyle uzun uzun anlat biz de okuyalım :) Sevgilerle...

Burçin

pembe fiyonk dedi ki...

sen naptın canım :)) evdekilere bile hep gösterdim.)
ben gelseydim yaaa::)

gecekiyafeti.com dedi ki...

ya o ne yemekler o ne yemekler offf bu akşam ali nazik siaprişi vermezsem uyuyamam. bakır kaplarda ne el emeği vardır kimbilir...

www.gecekiyafeti.com

renkli kuşla herşey tadında dedi ki...

Allahım Allahım nasıl canım çekti yaaa:(
ama öyle güzel klavuz oldun ki sanki gitsem bulacak gibiyim :)

LILA MOONLIGHT dedi ki...

Ne guzel bir Antep turu yaptirdin bana, yemekler de sunumlar da cok guzel, istah acici. Comert yorumun icin cok tesekkur ederim bu arada : )

Kuzununannesi dedi ki...

:)) aynı yerlerı gezmsız aynı gorsellerı yayınlamısız...ben kebapları yayınlamamıstım :)) haha senınkılere bayıldım..tadı damagımda :(((

lulu's life dedi ki...

OMG ! Bu nasil bir posttur.. Ac karnimla beni benden aldi.. Ama ama ben cok az et yiyorum ve daha gecen hafta zubeyir yaptimmm.. Pufff 1 ay dayanmam lazim :))) Saka bi yana cok lezzetli bir tur olmus.. Ve bilet probleminin cozulmesine inan cok sevindim :) Bu konuda acilen duzeltmeni yap bence.. yurt disinda ciddi sorun oluyor ve duzeltme sansin cok zor :((

Modagrafya dedi ki...

Çok güzel bir gezi ve fotoğraflar olmuş. Antep'i gezmiş kadar oldum, çok ayrıntılı anlatmışsın.
Yolculuk kötü başlamış ama iyi devam etmiş, her yerde iyi kalpli melek gibi bir-iki görevli vardır zaten. Dünyayı onlar kurtarır.

Trendsum dedi ki...

Hilal: İşine yaramasına sevindim :) Teşekkürler..

Seda: Ben de özledim :/ Teşekkürler..

Burçin: Çok teşekkürler :)

Pembe Fiyonk: Muhakkak böyle bir lezzet turu yapmalısın! :)

Fashion Queen: Acayip lezzetliydi. Mümkünse en kısa zamanda yerinde yemeni tasiye ederim ;)

Renkli Kuşla Herşey Tadında: Çoğunu rehber olsun diye yazdım bu anlamda faydalı olduysam ne mutlu bana :)

Trendsum dedi ki...

Lila Moonlight: Ben teşekkür ederim bu güzel yorumun için :)

Kokoş Kelebek: aynen tadı damağımda :)

Lulu's Life: Evet ilk işi onu düzelteceğim bir daha böyle bir stresi kaldıramam :) Baktıkça iştah açana fotolar bunlar :)

Modagrafya: Evet benim meleğim de o gün beni buldu :) Teşekkürler..

pompişCE dedi ki...

trendsumcum seni ne yapmalı şimdi ya :)kız canım hepsinden çektiya benim :kadayıf çorba kebap:) sonra bakırlardan falan:)süper bir gezi olmuş belli böyle anadolu turları arada yapmak lazım..Yurdum mamalarını yemek için dermişim:)